
DEDELERİMİZİN KANIYLA YOĞRULAN TÜRK BAYRAĞIMIZ AHMET ŞEYHNEBİ




Gezgin Şair: Mahmut Kaplan
25 Ocak 2019
1953 Urfa /Suruç doğumlu şair Mahmut Kaplan klasik Türk edebiyatı denilince ilk akla gelenlerden. Bu alandaki yıllara yayılan çalışmalarının sonucunda Profesör unvanına ulaştı. Ama benim elime ulaşan ilk önce Öksüz Kubbe şiirleriydi. 1995 yılında bir kitapçıda karşılaşmıştım Öksüz Kubbe ile. İlerleyen yıllarda Nabi’nin Hayriye’si, Şiirin Sultanı Fuzuli, Neşati Divanı, Divan Şiirinin Kıyısında, Divandan Seslenen Bilge Şair, Divan Şairinin Penceresinden, Klasik Türk Şiirinde Hz. Muhammed (sav), Necip Fazıl’ın Hayatı ve Eserleri gibi şiir merkezli yirmiye yakın kitaba imza attı. Bunları hikâye ve deneme kitapları takip etti. Son olarak Palet Yayınlarından yayımlanan Semt-i Bela ve Endülüsten Özbekistan’a isimli iki şiir kitabıyla çıkageldi.
Mahmut Kaplan akademisyen olmanın getirdiği birikimi şiir diliyle harmanlayarak kendi dilini kurdu. Klasik şiirimizin birikimini modern kalıplarla söylemeyi başarabildi. Sürekli kendini yenilemeye çalıştı. Özsüz Kubbe şiirlerinde daha çok Bediüzzaman’ın nurlu dünyasında uzun bir yolculuğa çıkan şair zamanla başka değerleri de şiirine kattı. Dağdan kopan kartopunun yuvarlana yuvarlana çığa dönüşmesi gibi sesine sürekli sesler kattı.
Semt-i Bela
Semt-i Bela 90 sayfa ve 63 şiirden oluşuyor. Mısralar hayatından içinden akıp gelen gizli bir ırmak gibi birçok noktaya dokunuyor. Tasavvufi dil ve duyarlılık şiirlerin harcı oluyor. Dervişin şairane hayata bakışı olarak da değerlendirilebilir. Mistik dünyaya göndermelerde yalnızlık, geçmişe özlem, çile, yakarış ve huzur yanyana duruyor. Sağaltılmış ince ve narin bir dil kol geziyor. Şiir dilin duaya alıştırılmasıdır. Kaplan’ın şiirlerinde de sık sık dua havası hissediliyor. İnsan yaşı ilerledikçe kalbi Rabbine ve dili duaya daha yakın duruyor. Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel’in son yıllarında yayımladıkları şiirlerde de böyle bir izlek vardır. Kaplan’da da böyle bir izlek söz konusu. Dili duaya karışmış şiirlerle süslü. Kaplan kâinatı ilahi bir sahne olarak görüyor. Kuşları, ağaçları, tohumu, toprağı, cümle vardığı ilahi söyleyen varlıklar olarak sesine katarak şiirler söylüyor.
“Bu pencereden öte bir yer
Ağaçların patlamak üzere
Tomurcukları
Dağınık çimlere eğilmiş kuzular
Soğuk dağ rüzgârının önünde
Üşüyor serçe yavrucakları
Kuşlar vurgundur yapraklara
Minik gagaları
Akşamı arza yayan rüzgâr
Taşır enginlere duaları”
Kaplan kitabını kızı Betül Hande’ye atfetmiş. Bundan olacak kitabın ikinci bölümü Çocuk Gülücükleri başlığını taşıyor. Kaplan kızının yüzünde kendi çocukluğuna yolculuğa çıkıyor. Annesinin kalbinde soluklanıyor. Çocuksu bir gönül ile dünyaya bakıyor. Çiçeklere selam veriyor. Evcilik oynayan çocukların sofrasında dinleniyor. Çocukların dünyanın bir oyun ve oyalanma olduğunu bilmeden oynadıkları oyunların içinde hayatın geçiciliğini, faniliğini ve yalanlığını fark ediyor.
İnsan bitkisel ve hayvansal gıdaların bileşimidir. Bitkiler kız, hayvanlar erkeksi duyguları bütünler. Çiçek deyince kızlar, kuş deyince erkekler akla gelir. Kaplan’ın da belirttiği gibi küçük kız kendi çiçektir.
“Küçük kız kendi çiçek
Çok sever çiçekleri
Elleri süsleyecek
Bütün gelecekleri”
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN
YAZAR:

AŞKIN SULTANI
Prof.Dr.Mahmut KAPLAN

MUHAMMED
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

SEMT-İ BELA
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

AYNADA GİZLENEN GÜZEL
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

ALVARLI EFE
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

TEVHİD FUZULİ
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

BAKİ
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

HİKMET ŞAİRİ-YUSUF NABİ
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN


ENDÜLÜS'TEN ÖZBEKİSTAN'A
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

BAKİ-GÜZELLİK-AŞK-ŞİİR
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

BAKİ
PROF.DR.MAHMUT KAPLAN

ENDÜLÜSTEN ÖZBEKİSTANA

MUHAMMED

ÖKSÜZ KUBBE
