Loading...

Yazar: Mustafa KAPLAN (ŞİİRLERİ)


ZALİMLERİN SONU

Bilmez mısınız Allah Ad kavmine ne yaptı?..

Bu kavim Nuh peygamberden sonra putperestlik yapan ilk kavimdir.Kendilerini ikaz için gönderilen Hud peygamberi dinlememiş, Allah tarafından şiddetli bir azaba düçar olmuşlardır.

Taşlar oyup,yüksek kayalarda evler yapmakta mahir bir kavim olan Ad kavmi,şimdiki Amerika gibi zengin ve her türlü kötülükte ileri giden bir topluluktu.Yıkılmaz sandıkları evleri,sarayları başlarına yıkılmış tarihin lanetli çukurunda kaybulup gitmişlerdir...

ZÜLÜM YOK OLMAYA MAHKÜMDUR

Zalimin düzeni bela başına
Kara taş misali çöker döşüne
Bakın hele Hak'kın garip işine
Bir kul şaha;şahta kula çevrilir

Muhalif rüzgâra dönünce kinler
Kaçacak yer arar hin oğlu hinler
Her yandan yürüyen binler on binler
Bendine sığmayan sele çevrilir

Her zulmün bir sonu vardır ilaki
Zevale erişir her emrivaki
Gün olur hesaba çekilir şaki
Tedavülden kalkmış pula çevrilir

Bu düzen çıkarır nice koçyiğit
Aslan kükreyince sinmez mı bir it
Adalet çarkına vurulan kilit
Akortu düzelmiş tele çevrilir//img.webme.com/pic/a/ahmetseyhnebi/UKA.jpg" _fcksavedurl="//img.webme.com/pic/a/ahmetseyhnebi/UKA.jpg" alt=""> 



İKRAR VE DUA
 
Yaşatır'sın; öldürür'sün emir ferman sendedir
İnsî,Cini cümle mahluk hepsi sana bende'dir
 
Zî şuurun,zî hayatın mutlak Kerem kanı sen
Ol deyince olduran sın hem ruhu hem canı sen
 
Gök yüzünde cümle cismi muallak'ta yüzdüren
Şu Güneşin çevresinde dünyamızı gezdiren
 
Her mevsime ayrı  renkten giydirir sin urbal'ar
Bu esrara vakıf olmaz,fikri fakir zorbalar
 
Bir balçıkla Firavunlar helak edip öldüren
Zulmündeki mazlumların yüzlerini güldüren
 
Bir Üvez'le Nemrut'ları candan eden ey Celil
Varlığına cümle eşya kudretine hep delil
 
Birsin, teksin yücesin, buna iman ederiz
Sirat-î müstakim üzre ol minval de  gideriz
 
Tabiatı biz kullara sofra yapıp serdi ren 
İkramına layık bulup, lezzetine erdiren
 
Yüce Rabbim Hamd-û  sana her defa
Sevgin ile yüreklere ver sefa
 
Olmasın hiç kimse asla müznibîn
Afvın'a hep olsun mazhar ehli din


Yazar: Mustafa KAPLAN

PESPAYE
İkmali natamam nevi beşer'den
Fatiha beklenmez ol ervah'ına
Sıfatı adem'den baksan dışardan
Güçte olsa yetmez,varsa cahı'na
 
Bir iş koy önüne,sayar külfetten
Çıkmaz el içine,kaçar ülfetten 
Ne yapsan bir türlü hab-i gafletten
Davul,Zurna yetmez intibah'ına
 
Nezaket babında yoksun serteser
Küstürür,ademi;ya kendi küser
Hercai rürzgârdır gür leyip eser
Güç mü yeter onun azmirahına. 
 
 Yabancı kelimeler.
Ervah:Ruhlar.Cah:Mevki makam hırsı.Külfet: Zorluk.Ülfet:ilişki,sosyal olma hali. Hab-i gaflet:Gaflet uykusu. intibah:Uyanış.Serteser:Baştan sona.Azm-i rah: Gayret etmek,Girilen yolda hedefe varmak için mücadele etmek.

Suruç-Yazar : Mustafa KAPLAN

BİZE BİZDEN OLAN GELSİN

 Biz ezelden bade nuşuz

Bize bizden olan gelsin

Kelam-î Hak üzre  guşuz


Bize bizden olan gelsin

İlhakk-î bezm-î elestiz

Cam-i cem'de meyperestiz

Aşiyan-ı dil şikesttiz

Bize bizden olan gelsin

 
Vav'dık Elif'le deril'dik

Ettik kemikle ger'ildik

Çiğnendik yere ser'rildik

Bize bizden olan gelsin

 

Teslim olduk ferman'ına

Boyun eydik erman'ına

Nail olduk derman'ına

Bize bizden olan gelsin

 

Sıdk iledir peyman'ımız

Doğruluk'tur feymân'ımız

Budur bizim eymân'ımız

Bize bizden olan gelsin

 

Cevab-î bela üzre'yiz

Yılmadık hala üzre'yiz

Her fitne'ye la üzre'yiz

Bize bizden olan gelsin

 

 

Yabancı kelimeler ve Deyimler:Bade nuş:Şarap içen.Kelam-î Hak üzre gûş:Hak sözlerine kulak vermek.İlhakk-î bezm-î elest:Elest meclisine katılmak.Erman:Arzu,talep.Peyman:yemin.Feyman: İyi ahlaka yönelme, olgunluğu amaçlama.Eyman:yeminler.Cevab-i bela:Ruhların;ben Rabbiniz değil miyim diye Allah'ın sorusuna ,evet Rabbimimzsin demeleri.La:Yok,hayır.

ELİF LÂM

Sen Elif ben Lâm olayım

Vav'da sana ram olayım

Piş'mek için ham olayım

Nûn'dan nara kavur beni

 

Ezelden yangınım güle

Gören benzetir bülbüle

Yanar canım döner küle

Rüzgarlara Savur beni

 

Nokta idim ben bir hiç'tim

B'de hayat suyu içtim

Batıl ektim günah biçtim

Doğru yola çevir beni

 

Evvel ezeli mim'lendim

Aşk-î mecaz'da ün'lendim

Ahîrî Hakk'ta dem'lendim

Ya kaldır; ya devir beni


 

İKRAR VE DUA
 
Yaşatır'sın; öldürür'sün emir ferman sendedir
İnsî,Cini cümle mahluk hepsi sana bende'dir
 
Zî şuurun,zî hayatın mutlak Kerem kanı sen
Ol deyince olduran sın hem ruhu hem canı sen
 
Gök yüzünde cümle cismi muallak'ta yüzdüren
Şu Güneşin çevresinde dünyamızı gezdiren
 
Her mevsime ayrı renkten giydirir sin urbal'ar
Bu esrara vakıf olmaz,fikri fakir zorbalar
 
Bir balçıkla Firavunlar helak edip öldüren
Zulmündeki mazlumların yüzlerini güldüren
 
Bir Üvez'le Nemrut'ları candan eden ey Celil
Varlığına cümle eşya kudretine hep delil
 
Birsin, teksin yücesin, buna iman ederiz
Sirat-î müstakim üzre ol minval de gideriz
 
Tabiatı biz kullara sofra yapıp serdi ren
İkramına layık bulup, lezzetine erdiren
 
Yüce Rabbim Hamd-û sana her defa
Sevgin ile yüreklere ver sefa
 
Olmasın hiç kimse asla müznibîn

 

Afvın'a hep olsun mazhar ehli din

PESPAYE. 
 
İkmali natamam nevi beşer'den
Fatiha beklenmez ol ervah'ına
Sıfatı adem'den baksan dışardan
Güçte olsa yetmez,varsa cahı'na
 
Bir iş koy önüne,sayar külfetten
Çıkmaz el içine,kaçar ülfetten 
Ne yapsan bir türlü hab-i gafletten
Davul,Zurna yetmez intibah'ına
 
Nezaket babında yoksun serteser
Küstürür,ademi;ya kendi küser
Hercai rürzgârdır gür leyip eser
Güç mü yeter onun azmirahına. 
 
 Yabancı kelimeler.
Ervah:Ruhlar.Cah:Mevki makam hırsı.Külfet: Zorluk.Ülfet:ilişki,sosyal olma hali. Hab-i gaflet:Gaflet uykusu. intibah:Uyanış.Serteser:Baştan sona.Azm-i rah: Gayret etmek,Girilen yolda hedefe varmak için mücadele etmek.

 

EMRİ KÜN FE YEKUN
 
Emri "kun'"da vücut buldu "fe yekun"
Zerre'den küreye her şey topyekûn
Bu kevnmekanda sükun,bî-sükûn
Canlısı,cansızı enva-i mahluk
Dönüşler onadır onadır kulluk
 
İkrara meyilli her demde inkâr
Makamı Hallak'a çıkar her efkâr
Küfr içinde muhkem bir iman çıkar
Canlısı, cansız'ı enva-i mahluk
Dönüşler Allah'a onadır kulluk
 
Doksan dokuz ismi her şeyde zahir
Hikmet'te hudutsuz,tekvin de mahir
Bil, odur evveli,odur hem ahir
Canlısı cansızı enva-i mahluk
Dönüşler ondadır,onadır kulluk
 
Emrine ihtizar ehyat vü emvat
Zatına senadır her çıkan esvât
Vacibil vücuda bilumum ispat
Canlısı cansız'ı enva-i mahluk
Dönüşler onadır, onadır kulluk

GELSE BİR


Ya Ali diyerek imdat dilesem
Kalkıp mezarında şöyle gelse bir
Alıp Zülfikârı yahşi bilesem
Zalimin başına şöyle çalsa bir
 
Bir divan kurulsa halı hazırda
Zalim hesabını verse huzur da 
On iki imamlar İlyas Hızır da
Bir kavli kararda şöyle kalsa bir
 
Hasanla Hüseyin Hamza beraber
Onlara katılsa daha nice er
Zulümden arınsın her köşe her yer
Gariban'ın yüzü şöyle gülse bir
 
Yoksula umut tur bu kavli karar
Mazluma imdat tır zalime zarar
Elde Zülfikârı Haydarı Kerrar
Mazlumun öcünü şöyle alsa bir

 
YENİDEN 1071 RUHU
 
Bin yetmiş bir Alpaslan'ın Diyojeni yendiği gündür
Haçlı'nın İslam karşısında sindiği gündür
Bu tarihte açıldı kapılar birer,birer
Anadolu şenlendi,Türk'e yurt oldu her yer
İkibin yetmiş birde bu ruh yine uyanır
Türk'ün Kızılelması dört bir yana dayanır
Uyanan ruh, Alpaslan,Fatih'in, ve Yavuzun
Bunda senin tarihin,o senin kılavuzun
 
Fütuhat devri yine saracaktır her yanı
Adalet barış,huzur kaplayacak cihanı
Fütuhat ta diyorsam, değil topla,tüfekle
İlim ve irfan ile dahi binbir emekle
Zulme karşı çıkarak,mazluma arka çıkıp
Zalimin mekanını onun başına yıkıpf
Kardeşliğe,sevgiye ve barışa dayalı
Bir düzen kurulacak, insanlığa faydalı
Yer yüzünde kalkacak,kan gözyaşı ve savaş
Adil düzen içinde insanlık Yavaş yavaş
Gelişip serpilecek,budur zaten gereken
Güzelligi biçecek, elbet güzellik eken
Beşeri tüm değerler,vücut bulur yeniden
Kalkacak ne var ne yok haksızlığa her neden
Mutluluğa müvekkel  tebessümler yüzlerde
Mutluluk okunacak ışıltılı gözlerde
Uzanacak her yere adaletin elleri
Kaldıracak yerinde yoksulu, yetimleri
Olmayacak hiçbiri ne ezilen,ne ezen
Adalete dayalı adilane bir düzen
Var olacak dünyada, ilelebet sürecek
Bizler görmesek bile yeni nesil görecek

 

 ASIL GÜZELLİK

 
 
Aşık'kı aşkında müncezzib kılan
Dilber deki hüsn-î ala değildir
Eyleyip divane çöllere salan
Dilberdeki hüsn-ı ala değildir
 
Boyun'lar bük'türüp kement taktıran
Cümle aşıkları od'a yaktıran
 Döndürüp kendine bin kez baktıran
Dilberdekiki Hüsnü ala değildir
 
Hak ism-i Cemil'den erdik cemale
Şükür bu minval'de geldik Kemal'e
Vechullahtır çeken türlü melâl'e 
Dilberdeki  Hüsnü ala değildir.
 
Nur-u İlahi dir vech-i nigâr'ın 
Sebeb-ı gaye-yi  dil-i  figârın 
Dahi o cenâh'tan esen rüzgarın
Dilberdeki Hüsnü ala değildir.

 

HİCRAN
 
Demgüzâr eyledim Baykuş misali
Bir ömür tükettim viranalerde
Hicran deryasında  boğum visâli
Gezip dolaştığım gurbet ellerde
 
Yad'lar menzilin de gülüp oynaşır 
Yarenler meclisi dolar kaynaşır
Cefanın türlüsü bana yanaşır
Takıldım,kalmışım boş hayallerde
 
Görmekti son arzum benim yegane
Ama ruhsat vermez hüsn-î şahane
 Ne hikmet bir bize kalmış bîgane 
Kısmet,yine kaldık hicraneler de

ŞÊX NEBÎ
 
Şêxek nav şêxan bijartî her hebû
Desta rimû, Wi şûr herdem ber hebû
Bı rowû şev xizmeta wî bo xûda
İsm-ı Azam li ser zimên wer hebû
 
Li ser hespê dihat xuya pir bı sehm
Zere miskal di dil nebû tirsû vehhm
Tofanek bû ser zalimû ê neyar
Mezlûmanra dîl xweşi û pir bı rehm
 
Gûrzû şeşber,rimû xençer car bı dest
Ber derbê wî pişt li dijmin pir şikest
Ê kû ew dîn gotin Rostem  vaye ew
Pir nemêra canê wayi kire qest
 
 
Armanca wî aşitî bû qet ne şer
Xêrnexwazan tirsû xof girt tim ji ber
Ali nesep nesla Resûl cisnê pak
Ewliyabû rêça Heq bû,dil bı fer

EDEPLENDİR'ME GAZAP DEĞİLDİR..
 
Kur'an'da eski kavimlerin yaşam kurallarına aykırı davranışları yüzünden Allah'ın gazabına düçar kaldıkları, okunan sure ve ayetlerden biliyoruz.
 
Nüfusları şimdiki zamana oranla çok düşük olduğu tahmin edilmeyen bir şey değil.
 
Her kavim ayrı ayrı, onca uyarılara rağmen,geri adım at'mayıp,gayri ahlaki yaşayış tarzlarında müdavim olmaları sebebiyle farklı şekillerde Tecziye edildiler.
 
Günümüz dünyasında,at izinin;it izine karıştığı bu zamanda,iyinin geri plana itilip;kötünün revaçta ve  önde seyir ettiği; her türlü ahlaksızlığın dört nala koşuşturduğu bir arenada,Allah tarafından bir müdahalenin olmaması mümkün müdür?
 
Bu dünyada görünenler;ebedi olan öteki dünyaya has fragmanlardır.Bize tat'tırılan onca nimetlerin aslında birer tadımlık ;asıl olanların ahiret yurdunda yetiştiğine dair  bir tanıtım ilanı olduğudur.
 
Çünkü Cennet insanların öz vatan'ıdır.Oraya gitmek için;bu dünyada herkesin bir sınav sürecinden geçme zorunluğu vardır.
 
Bugün Amerika, İngiltere ve benzeri ülkeler gibi, dünya hakimiyetinde tirübüne oynayan ülkelerin bir büyüklenme'nin  gaflet sarhoşluğunda yalpalamaları; bir virüsün yaptığı soğuk duş şokuyla izallesi ibret alınması konusunda çok şey ifade eder.
 
Yaşamlarına amade ettiği dünya misafirhane'sinde şuurlu,gayrı şuurlu,tüm mahlukkattı  sonsuz nimetlerle rızık'landıran yüce Allah'ın; azgınlığa düşen insan topluluklarını  terbiye etmek gibi hukuki bir yetkiye sahip,bu konularda ceza-yi müeyyideler uygulamakta muktedir ve müessir olduğunun bilinmesi gerekir.
 
Firavvunları küçücük bir sivrisinek'le terbiye eden yüce Allah;şimdi yine insanları, mahiyeti henüz bilinemeyen bir virüsle hizaya getiriyor.
 
Bu gözle dahi müşahede edilmesi mümkün olmayan canlının; fıtri aykırılığı izale edilmesine mücbir sebep olduğu düşünülse ,beşeri bir teaddübün şiddet olmadığı; Rahmetten inkişaf eden Rahmani cilve'ler olduğu anlaşılır.
 
Annesi tarafından edeplendir'me amaçlı  atılan tokat,bir şefkat eseridir.
 
Bediüzzaman hazretleri'nin dediği gibi:"
 
Ulaşmaz dest-i edeb-i garb-ı hevesbâr-ı hevâkâr-ı dehâdâr
De’b-i edeb ebed-müddet Kur’ân-ı ziyâbâr-ı şifâkâr-ı hüdâdâr."
 
Yani:
Batı'nın, tasarrufunda, dahiyane buldukları hevâ ve heves saçan edebiyatı; Kur'an'daki sonsuz ışık saçan ve hidayete erdiren saf ve terbiye edici bir tarzı olan edebiyatına ulaşamaz.
 
Yüce Rabbimiz bizi Kur'an'î edeplendir'meyle edep'lendirmeyi nasip etsin İnşallah!


BİR GARİP VİRÜS İŞTE
 
İnfial, itidalli bozar.Tek çare;aklî bir yolda mantıksal fener eşliğinde sükûnetli adımlarla bir yolculuğu gerçekleştirmektir.
 
Her Kışın bir Baharı doğuracağı gibi;her sıkıntı'nın da sonu mutlaka rahatlık olacağı kaçınılmaz.
 
Planlı ,projeli her mücadele; cesur ve kararlı duruşlar'la bizi istenilen sağlık seviyesine yükseltir.
 
Sabır ve metanet; varlıklarına zor katlandığımız öğeler olsalar bile;bu sıkıntılı süreç, istemesen de onlarla bir birlikteliği zorunlu kılabilir.
 
Gelmiş'in, yaşam platformunda bir müddet oyalandıktan sonra mazi çukuruna gömülüp, hatıralar statüsünde yer alacağını söylemek kehanet değildır.
 
İşte bu noktada sabır ve metanet bu kritik dönemin vazgeçilmezleridir.
 
Ve tedbir;zorda olsa, taktir edilenin müspet sonuç vermesi bakımından yapılması zaruret kıvamında yoğrul'ması gerekendir.
 
Yoğurur'ken çekilecek zahmetin , Rahmete dönüşeceğinin tahmini rahatlığı; insan yüzünde bir tebessümü yansıtması olağandır.
 
Çokta kızıp hırpala'maya gerek yok bence... Sonuçta bir görevin ifası için nüzul etmiştir bu virüs...Görevi bitince bize bay bak diyecektir İlla ki... Bakın onun sayesinde global bir dayanışma ve yardımlaşma yaşanıyor, kıymetini bilmek gerekir.
 
Gelen Allah'tan deyip  
 ,yine onun dergâhına sığınırken, Atımızı sağlam bir kazığa  bağlamayı ihmal etmeyeceğiz.YAŞAMA ARZUSU VE TEVEKKÜL
 
Yaşama arzu'nuzu öyle bir şahlandırın ki;onun rüzgarından bu koronavirüs'ün tozu bile kalmasın.
 
Ve aklınıza balığın içinde Hz Yunus peygamberin o meşhur“…Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne).”
 
Anlamı: “Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum”duasını okuyun ve kendinizi tevekkül'ün kollarındaki rahatlığa bırakın.
 
Eğer hakkınızda Allah katında kesilmiş bir hüküm yoksa,ne yaşansa yaşansın size bir şey olmayacaktır.
 
Allah'ın belirlediği  gün zaman ve saat ibresi asla ve asla şaşmaz .Her şey onun ilmi tasarrufunda cereyan eder.Hayyû-Kayyumdur.Kullarını kolayıp gözetir.Gerekli anlarda bir teedübb'ü (edep'lendirme) gerekli kılabilir.
 
Her bela addedilen'nin bela değil;Rahmet deryasından kıyıya vuran dalgalar olduğunu sükunet hasıl olduğunda çekilleceklerini  derin bir tefekkür sonucu telakki ederek,tıpkı İbrahim Hakkı hazretleri'nin;"Hak şerlerî  hayr eyler,
Arif anı seyr eyler
Sen sanma ki gayr eyler
Mevla görelim neyler
Neyler'se güzel eyler "dediği gibi demek lazımdır.
 
İnfiale mahal vermeden olayların seyrini sağlam bir iman çerçevesinde değerlendirerek, bir tahlil yapma cihetine gitmenin bizi müspet bir mecrada psikolojik rahatlığa kavuşturacağına inanıyorum.
 
Korku ve endişlerimiz'in; yaşam kalitesindeki düşüşte menfi katkıları göz ardı edilemeyecek kadar önem arz eder.Bunlardan kaçıp, kurtulmanın yolu; tevekkül denizinde,mantık gemisiyle gerçekeştireğiniz bir yolculuk sonucunda,yine aklınızın limanına demir atmaktan geçer.
 

  CORİD_19
 
İşte getirdin dize
Seni Corid_19
Kök söktürdün sen bize
Seni Corid_19
 
Bilmem Nesin necisin
Izdırap vericisin
Ne kadar da fecisin
Seni Corid_19
 
Gezersin dayı dayı
Esir aldın dünyayı
Yedirmişsin ayvayı
Seni Corid_19
 
Anlaşıldı nihayet
Çin'den ettin sirayet
Allah etsin inayet
Seni Covid_19
 
Seni önce takmadık
İcabına bakmadık
Seni tuttup yakmadık
Seni Corid_19
 
Sana kafa yorana
Çoğu döndü morona
Diğer adın Korona
Seni Corid19
 
Elinden bir kansızın
İcat oldun ansızın
Kabus oldun şansızın
Seni Corid_19
 
Her yolu dene'ceğiz
Tepe'ne bine'ceğiz
Biz seni yeneceğiz
Seni Corid_19
 
Korku saldın her yana
Kast ettin çokça cana
Gelmez misin imana
Seni Corid_19
 
 Gir çıktığın o yere
Artık orası nere
Allah belanı vere
Seni Corid_19

ALLAH KERİM
 
 Ufacık'tır,teffeciktir 
Eh birazda efeciktir 
 
Esintisi bir fırtına
Bindi millet'tin sırtına
 
Ne atılır,nede iner
Ne bir şeyden korkup siner
 
Neye benzer bilinmiyor
Ne yapsan yap silinmiyor
 
Kabus oldu bu millete
 Çare yok mu bu illette 
 
Dünya kalksa bir ayağa
Bunu alsalar dayağa
 
O duvardan bu duvara
Çarpıp,çarpıp ara ara
 
Zehir'inde öldürseler 
İnsanları güldürseler
 
Güle dönse benzi soluk
Sağlık aksa oluk,oluk
 
Normal günler gelsin geri
Sevinç sarsın,göğü; yeri
 
Işık saçsın çocuk gözler
Gülüş yüklü güzel yüzler
 
Virüs,sade kalsa anı
Unutulsa! Adı sanı
 
 Kalsın mazi kuyusunda
Hiç kalkmasın uykusunda
 
Alsın herkes derin nefes
Duyulmasın bir acı ses
 
Bunlar mutlak olacaktır
Virüs er geç solacaktır
 
O küçüktür bizler iri
Ümid'diniz kalsın diri
 
Bunu bilir bunu derim
Her daima Allah Kerim
 
Hiç olmasın bundan beter
Emin olun Allah yeter
 
Bu inancı yitirmeyin!
Kendinizi bitirmeyin!

GEÇER BU GÜNLER BU GÜNLER
 
Virüsün'de gelir sonu
Biter elbet burda konu
Sakın unutmayın bunu
Geçer bu günler  bu günler
 
Anlaşılır kimdir haklı
Bu hikmete yorun  aklı
Her Kışta bir Bahar saklı
Geçer bu günler bu günler
 
Sabredelim biraz daha
Güzel günler yakın,aha
Sığınalım bir Allah'a
Geçer bu günler bu günler
 
Kaybetmeyin kendinizi
Sağlam örün bendinizi
Koruyacak Rabbim bizi
Geçer bu günler bu günler
 
Geri gelir o neşeler
Sevinç dolar tüm köşeler
Sona erer endişeler
Biter bu günler bu günler
 
Toprak yağmuru özler de
Umuda hasret bizlerde
Neşe saçılır gözlerde
Geçer bu günler bu günler
 
Kara dağlar al giyende
Çiçekleri dal giyende
Ha şudur,ha bu diyende
Geçer bu günler bu günler
 
 Uygulansın tüm kurallar
Aksamasın bu aralar
Ala döner bu karalar
Geçer bu günler bu günler
 
 Sağlığını daim kayır
Şimdi gezme tepe,bayır
Bu işte de var bir hayır
Geçer bu günler bu günler
 
 İnsan aklı bunu yener
Bu Korona birgün söner
Sağlık, sıhhat geri  döner
Geçer bu günler bu günler

AKIL PAZARI
 
Akıl pazarında satmadan önce
Kelâmı mantıkta süz de öyle ver
İyi ölç,hesap et inceden ince
İcra-i meram da dizde öyle ver
 
Hatıra dokunma her cevabında
Cevahir yakut sun gönül kabında 
İnşa-yî cümlede, her hitabın da 
Muhabbet karıştır özde öyle ver
 
Akıl terazisi ince hassas tır 
Hak olan ölçüdür,bunda esas tır 
İncelik,tevazu insana has tır
Bunları kafana yazda öyle ver
 
Noktada çok düşün,virgül  de dikkat
Biranda olmasın her işin sakat
Meclis-i sohbette biraz sevgi kat
Şeker bal karıştır sözde öyle ver

İKTİFA
 
Ol bari Hüda'nın hüsn-î cemali
Pertev-ı vechînde  buldu Kemal'i
Sevdiğim sen için türlü melali
Çekmeye razıyım bil bana yeter
 
Seni meth etmeye yeter mi diller
Selvi den boyları inceden beller
Bâğ-ı İrem olsa istemem güller
Koynun'daki taze gül bana yeter
 
Ahsen-ı takvimde var oldu varın 
Hak ihsan buyurmuş hoştur didar'rın 
Arz-ı endam eyle,al yeşil sarın 
Giyin atlas libas şal bana yeter
 
Eksik desem fazlasına say güzel
Kimse olmaz asla sana tay güzel
Ruhsar'rın Nurefşan yüzün Ay güzel
Narınla  gönlüme dol bana yeter

KER
 
Ker dîsa Kerê berê
Ne na zanê ne erê
Di bin baran her derê 
Karê xwe herê werê
 
Pir giran bu barê wî
Dihat qare qarê wî
Ka wû giha parê wî
Xweşi nedî carê wi
 
Sê ro birçî rojek têr
Darê kara wekî êr
Ne şer zanê ;neji xêr
Rewş xerabbû di bin bêr
 
Hinek reşin hinek boz
Wan ne dengû û ne  söz
Neji bigrin tolu doz
Di nav rêxû di nav toz
 
Ya li paşe,ya li pêş
Geh li avê geh li êş
Lê dicivin kurmu mêş
Feqirê min elem kêş
 
Barê ê wî gelek mişt
Li wi şikand serû pişt
Jê kêm nabê derbû xişt
 Wî ne xewû ne ji tişt

İDRAK
 
İçinde her türlü Şeytani desiselerin boy gösterdiği,sayısız haşeratın kol gezdiği,son derece tehlikeli ve karanlık bir tünel içinde tedirgin bir halet-i ruhiye içinde ilerlemeye çalıştığın bir anda;göremediğin biri tarafınndan yolunu bulabilmen için sana bir el feneri verilse,fenerin ışığını; önce  sana feneri veren zata tevcih edip onu tanımak,teşekkür etmek istersin değil mi?
 
Bu davranışınla, olması gereken doğal bir prosüdürü yerine getirerek; aynı zemanda manevi bir hazı da  yaşamış olursun.
 
O zatın;sana lütf ettiği bir fener değildir sadece...Yanısıra verdiği çok kıymetli bir pusula ile, alemşumul bir kitap ve bir çok kılavuzdur.
 
O zatın sana olan kerem ve ihsanı burada bitiyor mu peki?Bitmiyor tabi ki;aksine devam ediyor...
 
Üstüne üstlük,tünelin diğer ucundaki sonsuz ışığı,ışığı husule getiren sonsuz  aydınlığı,o aydınlığın asıl kaynağını göstererek,seni oraya yöneltip, gitmen için  teşvik ediyor.
 
Bunca iyiliği ve yardımları karşısında;o zat tarafından ne kadar önemsenip,sevildiğini idrak ederek,bu sevgisine sevgiyle cevap verip, ona layık olmaya çalışmak sergilenecek en makul amellerdir elbette...
 
Yeri göğü ve bunların arasında olanların sahibi olan bir zat-ı akdesi tanıyıp bilmek,onun direktifleri doğrultusunda hareket etmek, bizi sağ salim asıl hedefe ulaşıracak doğru bir yöntemdır.
 
Onca nimetini bilip ona hamd etmenin, başkasına minnet etmemek ,onun azameti ve sonsuz kudreti karşısında boyun eğmenin başkasına boyun eğmemek ona iltica etmenin başkasına iltica etmemek gerçek özgürlük demek olduğu herkesçe bilinmesi   gerekir.
 
Müsbet yönde vuku bulacak her tür davranışın,bu güne ve yarına olacak yansımları aynı olacağı,bunun da menfaatimiz için tecelli edeceğini bilmek,bizim iyi birer kul olma yolunda ilerlememize vesiledir.
 
Yapılan iyiliğe,yardıma karşılık bir teşekkür ;olmuş veya olmakta olan  bir başlangıcın bir doğal  sonucudur.Bunun tersi bir kaosun yaşanmasına,bir şeylerin ters gittiğine,gideceğine delalet eder ki,bunun sorumluluğuna düçar olmak tavsip edilecek bir durum olmadığı her akıl sahibi bilir.
 
Yaratıp ; onca çeşitli nimetlerle birlikte kâinatı tüm canlıların yaşamına sunması, zaten yüce Allah'ın zatında övüldüğüne dair en geçerli argumandır.
 
Esas olan İlahi bir projenin kapsamına alınan her şeyin bir uyum çerçevesinde fiiliyat göstermesıdır.Bunun dışında her hangi bir icrattın,makbuliyet  statüsünde yer alamayacağı her şuurlu insanın bilgisine tevdi edilmştir.Maazallah doğal dengenin bozulmasında bir unsur olma
 sıfatına haiz olmak, o karanlık tünelde yapılacak yolculuğun menzile varmadan yarım kalması demektir.
 
Kısacası dosdoğru bir yol üzerinde bir yolculuğu gerçekleştirmek üzere yaratıldık,o yolda gideceğimiz buyurulmuş, o yolda gideceğiz.
 
Fatiha suresindeki o iki ayet olan"İhdinas sıratel mustakim.Bizi doğru yola ilet. "Dosdoğru yola eriştir bizi!" Hidayet eyle bizi doğru yola! diyerek"  kalpten bir tevekkülle yola çıkmak bizim için en selametli olanıdır.
 
Yüce Allah;bu yolda hidayete erenlerle bizi yoldaş kılsın...


AKRABA VE AKREP
 
Akraba; kurb masdarından türetilmiş arapça bir  terimdir. yakın olanlar demektir.
 
Bunlar, Anne,Baba,Amca Hala;DayıTeyze gibi aralarında biyolojik bağ bulunan akrabalıklardır.
 
 Birde duygusal olan bağlar vardır.Bunlar saygı sevgi, koruyup kolama; bir birine yardım etme, her halükârda bir araya gelme gayretleri vs gibi konseptlerdır.
 
Bunlardan birinin sekteye uğraması veya ihmal edilmesi bir uzaklaşmayı söz konusu yapar ki; bu da beraberinde çözülmeleri,ayrışmaları getirir.
 
Yani biraz evvel söylediğim yakınlık yerine; uzaklık kavramı hakim olur.
 
Bundan tezahür eden durum, akrabalığı; akrebe çevirmeye neden teşkil edeceği gibi,tavsip te edilecek olmadığıdır. 
 
Bu duygusal unsurların revaçta olduğu toplumlarda,ancak  beşeri ilişkiler müspet yönde devamlılık arz eder.
 
Yüce Allah'ın akrabalığa verdiği önemi, Kur'anı Kerimdeki bir çok sure ve ayetlerinde bulabilmemiz mümkündür...
 
Bu ayetlerden sadece bir kaç tanesini yazsam kâfi gelir sanırım.
 
 İşte bu  ayetler:"Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir." (Nisa, 1)Nisa Suresi, 36. ayet: 
 
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
 
Bakara / 215. Ayet
Rasûlüm! Sana, Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Sevap kazanmak için harcayacağınız şeyleri öncelikle ananıza, babanıza, akrabanıza, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verin.” İyilik olarak her ne yaparsanız, Allah onu mutlaka bilir.
 
Sözün kısası,akraba kavramı teorik değil;pratik bir staüde ancak anlam kazanır... 
 
Allah bize hayırlı akrabalar nasip eylesin...

 
YILBAŞI VE AKIL TUTULMASI 
 
Resmi veya özel bir kuruluşun  çalışanları;yetkililerin direktiflerine muhalif hareketlerini topluca eyleme dökmeleri  nasıl ki toplu bir isyanı söz konusu ediyorsa;o yılbaşı denilen malum gecede, çoğunluğun dince içilmesi haram olan İlahi buyruğu kulak ardı etmeleri  de toplu isyana girer.
 
Yılbaşı;insanların  akıllarından ferağat ettiği,tüm manevi değerleri öteleyerek salt na meşru eğlenceye yöneldiği bir gecedir.O akıl ki,yüce Allah'ın;99 ismiyle prgramlanarak , müspet düşünüp,müspet yaşayabilelim diye bize  emanet verilen bir bilgisayardır. Onu içki veya  benzeri bir şeyle bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. 
 
Bunun emanete hıyanet ad edilïp,  hesabı sorulmaz mı sanılır...
 
Manevi değerler unutularak, tertiplenen o malum gecede çılgınca eğlenen insanların o anlarda akıllarına hiç mi
ölüm  gelmiyor (?)
 
Oysa meşru çerçevede de insanlar pekala eğlenerek, yiyip içebilirler.İlla içki içip, maneviyatlarına halel getirmelerine gerek yok...
 
Ecelin vaki olduğu,ölümün gerçek ve ne zaman tecelli edeceği meçhul iken, bir gaflet anında kişiyi yakalaması ;o kişinin bir anlık gafletini ebedi bir azaba çevirmez mi...
 
Dünya üzerinde bir takım hesaplar yapılırken;öbür dünya ile ilgili hesaplarında yapılması gerekir.
 
Bunun ertelenmesi olmaz...İlla ki hesaba çekilecek bir günün olacağı iki kere iki dört eder derecesinde kesin ve katidir.
 
Alınan bir yudum içkinin beyin denilen o muhteşem yapının temel taşları olan hücrelerin binlercesini tarumar ettiği tıpça tesbit edilmiştir.  
 
O yapının bozulması demek; içinde var olan melekelerin aklın,muhasebe yeteneğinin,mantığın ve cümle hissiyattın  bozulması demektir.
 
Şayet hastalığı bertaraf edip ,beşer-i acziyeti ortadan kaldırabilirsek;ölümü ve eceli de engellemek gibi bir gücü elimizde tutabiliyorsak,o zaman tamam;herkes meşru;gayr-ı meşru,dilediği gibi bir yaşam sürdürebilir...
 
Bunlar da olmayacağına göre;hala İlahi buyruklar dışında ameller sergilemenin bir anlamı var mı bilemiyorum.
 
Allah'ın "Zikir,Fikir,Şükür"gibi yapılması gereken  kavramları yapmayıp,bu kavramlara mukabil  sunduğu Cenneti bir anlık na meşru bir zevk için harcamak nasıl bir akla hizmettir doğrusu anlamak güçtür diyor,yazımı bir şiiriyle bo girmek istiyorum. 
 
GEL BERİ GEL
 
Gel dost gafil olma hak'tan 
Uzak durma gel beri gel
Hak yarattı bizi yoktan
Uzak durma gel beri gel 
 
Hakikati öze zerk et
Nur ile imanın berk et
Menfi ne var;ne yok terk et
Uzak durma gel beri gel 
 
Kalp gözünü aç ta bir bak.
Siyah siyahtır;ak ta ak
Hakikat su gibi berrak 
Uzak durma gel beri gel 
 
Yüz çevirme iyilikten 
Ne çıkar ki kötülükten 
Hakk'a  dair güzellikten 
Uzak durma gel beri gel.
 
İHLAS SURESİ
 
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- De ki; O Allah bir tektir.
2- Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
3- Doğurmadı ve doğurulmadı
4- O 'na bir denk de olmadı.
 
Allah birdir. Evet, bunun iki veya daha fazla olmasına imkan yoktur. Bir yapının sadece ve sadece bir mimarı bir ustası vardır. Birden fazla ustanın bir mimaride katkı sunması o mimarinin na tamam kalacağına, aralarında çıkacak fikri  muhalefete binaen belki de inşasına başlamadan  biteceğine delalettir.
 
Bir sayısının önüne ne kadar çok sayı koyarsanız değeri o derece büyür. Yani Allah'ın varlığı her ne kadar inkar edilirse edilsin;varlığı inkar nispetinde o denli büyür, o denli inkişaf eder. O sıfırlar birer birer birer atılıp, geriye doğru gidilse yine bir sayısına gelip dayanacaktır.Birden ötesi, öncesi yoktur.
 
Bu aynı zamanda Allah'ın El Evvel-El Ahir(Ondan öncesi bulunmayan;sonu olmayan) olduğuna bir örnektir.
 
O noksansız ve yaratığı her şey ona muhtaçtır. Canlı cansız tüm mevcudatın kalp gözleriyle müşahede edilip akıl süzgecinden geçirilmesi sonucu kainatta görünenlerden asla bir kusur olmadığı gözler önüne serilir. 
 
Çok basit bir örnek verelim. Arının o çiçekten, o çiçeğe koşuşturup insan oğluna İlahi emir üzerine bal taktim etmesi, bunu yaparken de o bir damlacık vücudunda mevcut bulunan zehire bulaştırmadan yapmasının hikmeti; insanım diyen insanı derin bir tefekküre sevk etmez mi?...
 
O kimseden doğmadı, doğmasına da asla kimsenin bir katkısı veya bir yardımı olmadı, olamazda!.. Bu tür bir düşüncenin ne kadar ahmakça  ve cahilane olduğu iki kere iki dört derecesinde katidir.
 
Bir eser;kendisini yapan ustasını yapamaz. O eserde görülen güzellikler;onu yapan ustasının hünerini, marifetini yansıtır sadece.
 
Yaratılan ne varsa, birbirine bir benzerliği söz konusu değil iken;yüce Allah'ın nasıl böyle bir eşi benzeri olsun, yahut ona denk gelen biri  bulunabilsin?
 
İlahi hikmetler üzerinde derin bir fikir tesisi, insanı  bulunduğu eşref-i mahluk makamındaki statüsünü perçinler sağlamlaştırır.
 
Allah bizleri bu makamdan alaşağı edecek yanlış amellerden korusun...


KENDİME NASİHATIM
 
Kalp kırmak günahtır kırmakta nesi
Hepimiz insanız var mı ötesi 
Kapsar seni beni konu herkesi
Kırıl ;ama kırma kırana gül geç 
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Efendi olmakta olmaz zararın
Her kesim içinde var olsun varın
Menfi duygulardan arın tam arın
Kırıl;ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl -ı selim seç
 
İşler hal olunmaz kaba kuvvetle
Iyi geçinmeli  halkla milletle
Karşıla geleni selam hürmetle
Kırıl;ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Komşuna bir selam inan  zor değil
Gönlünü kazanmak o an zor değil
Kazanmak babında insan zor değil
Kırıl;ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl -ı selim seç
 
Güleç ol yüzünde ışık saçılsın
Bakanın yüreği gönlü açılsın
Birbirinden insan neden kaçılsın
Kırıl;ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Bırak şunu bunu kim ne demişse 
Mizaca  muhalif ne halt yemişse 
Yaptığı aklına terste gelmişse 
Kırıl ;ama  kırma kırana gül geç 
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Çok tenkit dostluğa zarar ziyandır
Bunda hilaf yoktur ayan beyandır
Bir kaç tatlı sözle sevgi uyandır
Kırıl;ama kırma kırana gül geç 
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Sohbette sözünü ölçüp biçerek 
Mantık süzgecinden tek tek seçerek
Aklın türlü geçidinden geçerek
Kırıl:ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl-ı selim seç
 
Vakt -ı muhabette virgülü koru
Arada boy versin ünlemle,soru
Noktadan ayrılma işin oluru
Kırıl;ama kırma kırana gül geç
Fevri olma sakın akl-selim seç

MENFİ KAVRAMLARIN SALTANATI
 
Kötülük meydana postu serince
Toplumda yol erkan sona erince
Edep hazinesi fire verince
Hayasızlık garip başa taç olur
 
İyillik rezervi aşınır durur
Kötülük dört koldan taşınır durur 
Namertler şimdiden kaşınır  durur
Kaşınmasa başa çıkmak güç olur
 
Yalan imlaya  süs cümleye ziynet 
Tebdile amade her demde tiynet
Makyajla saklıdır her dem her  niyet
Kabul sunmak namertlere baç olur
 
İflasa çevrilmiş şimdi rotası
Yalana mukabil düşük kotası
İnsanlığı terke düçar potası(*)
Kervan geçer başka yöne göç olur
 
Pota: Nişan alınacak yer, hedef.Şiir en güzel ifade şeklidir.


[13:38, 13.02.2021] Mustafa Polis: BOŞ MİDEYE NASİHAT;DİŞİ OLMAYANA LEBLEBİ İKRAM ETMEYE BENZER
 
Evleneli  altı ayı olmuştu...
 
Bu zaman zarfında, karısının bir kez bile yüzünün gülmediğini fark eden adam;nedenini sorsada, karısının ağzından bu konuyla ilgili tek bir kelime alamaz.
 
Bir gün, evinin kümesinde beslediği bir horozu,sırf komiklik olsun diye tutup, canlı canlı tüylerini  yolduktan sonra;evine yakın bir ağacın altında toplanmış, aralarında karısının da bulunduğu bir gurup kadının içine  salıverir. Onun bu eylemi tüm kadınları kahkahalara boğarken;karısının, sanki hiç bir şey olmamış gibi tepkisiz kaldığını görür.
 
İyiden iyiye endişenen adam, çok sevdiği karısının bu durumunu çevrede bilgeliğiyle ünlü  yaşlı bir adama anlatır.
 
Yaşlı bilge;ona evinde  bir yemek sofrası hazırlatıp, yanına da bir kaç çeşit meyve koymasını tavsiye eder.Karısını çağırıp,üstüne kapıyı kapattıktan sonra; anahtar deliğinden bakmasını, şayet karısının, önce meyveleri yerse aş erdiğini, yemeğe oturursa birileri tarafından aç bırakıldığını  anlaması gerektiğini anlatır.
 
Nitekim adam denileni yapar. Karısının, meyvelere dahi bakmadan yemeklere saldırıp;iştahla yediğini hayret ve üzüntüyle görür.
 
Kapıyı açıp yanına gidince, karısının neşeli bir şekilde kahkahalar attığını işitir, nedenini sorunca;"geçen hafta, tüyünü yolduğu horoza güldüğünü" söylemesi üzerine meseleyi anlamış olur.Meğer,kaynanası gelinini sevmiyor, aç bırakıyormuş.
 
Bu hikaye bize,
 
 çoğunuzun da bildiği, felsefik literatürde yer almış iki kavramı hatırlatıyor. Alt yapı-Üst yapı diye birbirine ilintili bu iki kavramdan biri olan Alt yapı, toplumun ekonomik ilişkilerini, açlık, tokluk gibi yönlerini; üst yapı ise,düşünsel ve entelektüel tarafını, yani bilim edebiyat kültürel gibi konuları kapsar.
 
Bu şu demektir:Karnı aç olan nasihat dinlemez. Yani önce karnını doyur ;sonra edebiyat yap...
 
Günlerdir İktidarla, muhalefetin kavgalarına, tartışıp, birbirlerini karalama kampanyalarında gösterdikleri azim ve çabalarına(!) şahit oluyoruz.Bu da cidden, zaten geçim derdine düşmüş kesimi gerip, bunaltmaktan öte geçmiyor. Peki bu konjonktürün topluma bir müspet getirisi var mı, yok tabiki..
 
Gerçekten toplumun büyük bir kesimi sıkıntılarla boğuşmakta, zar zor geçinmeye çalışmaktadır. Birde bu Pandemi süreci iyiden iyiye hayatı çekilmez hale getirdi. Gittikçe hergün yükselişe geçen kadın cinayetleri de cabası.
 
Bir vatandaş olarak soruyorum:Değerli yönetenler, sevgili muhalefet, hünerli siyaset ustaları ;ülke bu sıkıntılarla cebeleşip dururken, sizin birbirinizle olan kısır döngüler içindeki mücadelenizle ilgili bu biteviye eforunuzun kaynağı ne?!..
 
Kısa bir müddet te olsa bunlara son verip, herkes işine odaklansa ya!..
 
Önce yaşam seviyemizle ilgili çıtayı standart yaşam seviyesinin yakın bir yerine yükseltelim; sonra yine kaldığınız yerden kavgalarınızı yaparsınız. Günler çuvala girmedi ya!..
 
Hele önce karnımızı doyurun; edebiyata Allah Kerim...
[14:50, 13.02.2021] Ahmet Şeyhnebi: 
 
NE GEREK
 
Ahvalim ortada canım efendim
Kelama ne gerek dile ne gerek
Bir kez vurdu felek yıkıldı bendim
Irmağa ne gerek sele ne gerek
 
Hayat yokuşuna yetmez nefesim
 Kalmadı takatim çıkmıyor sesim
Artarken gün be gün efkârım yesim 
Ateşe ne gerek küle ne gerek
 
Yaz ayında başa yağan  kar benim
Soldu gülüm sade kalan har benim
Çaresi yok türlü derdim var benim 
Lokmana ne gerek kula ne gerek
 
Eşkin atım yok ki menzil alayım
Gemim yok ki deryalara  salayım 
Kimsem  yok ki kapısını çalayım
Ahbaba ne gerek ele ne gerek


MAHCUP EDEN MISRALAR
 
Ahvalim ortada canım efendim 
Kelamı neyleyim dili neyleyim
Bir kez vurmuş felek yıkıldı bendim 
Irmağı neyleyim seli neyleyim
 
Hayat yokuşuna yetmez nefesim
Kalmadı takatim çıkmıyor sesim
Artarken gün be gün  efkarım yesim 
Ateşi neyleyim külü neyleyim 
 
Yaz ayında başa yağan kar benim
Soldu gülüm sade kalan har benim
Çaresi yok türlü derdim var benim 
Lokmanı neyleyim külü neyleyim
 
Eşkin atım yoksa menzil alacak
Gemim yoksa deryalara dalacak 
Kimsem  yoksa kapısını çalacak 
Ahbabı neyleyim eli neyleyim.
 
Sıkıntılı bir anın mahsulü olan bu şiirimi yazarken;birden içimi bir pişmanlık dalgası sardı.Utanç duyup,kendi kendime teessüf ettim.
 
Kuran'da bir ayet tüm ihtişamıyla, aklımı aydınlatıp,yüreğimdeki  sıkıntıyı söküp attı." 
hasbinallah ve nimel vekil(Bize Allah yeter.O ne güzel vekildir)"
Kul onu terk etmese;o kulunu  terk etmez.Yeter ki kul aczini idrak edip,onun ipine sarılsın, ona güvenmekte tereddüte düşmesin.
 
Sadece bedeni değil;bir tek tırnağın imarı için , binlerce hücreyi,o hücreleri yapan binlerce atomu,bir o kadar molekülü seferber eden yüce Allah;yaratığı kullarını hiç başı boş bırakıp,yalnızlığa mahkum eder mi?
 
Bu halet-i ruhiye içinde zamanı öğrenmek için saate  bakmak geliyor aklıma...
"O! Gece yarısı olmuş neredeyse."Pencereye yaklaşıp gök yüzüne bakıyorum.Yıldızlar; benim için görsel bir şölen düzenlediklerini ima eder gibi tatlı tatlı göz kırpıyorlar sanki...
 
Ay'ın gülücüklerine takılıyor gözlerim bu sefer...Nasıl da parlıyor gecenin kör karanlığına inat...Bir şeyler anlatmaya çalışıyor hal dilince yükseklerden."Ben Rabbimizin emriyle ta kuytu yerleri açığa çıkartır; gece yapacağın yürüyüşe ışıklarımı sana yoldaş ederim"
 
Esen tatlı bir rüzgâr sızıyor açtığım pencereden içeri...Müşfik bir anne şekatiyle okşuyor saçlarımı."Sakın yalnızım deyip tuğyana düşmeyesin!" diye fısıldıyor kulağıma.Ben, diyor;"Rabbimin izniyle tüm canlı mahlukatın yaşamı için  oksijen taşır, veya sıcaklardan bunaldığınızda serinlik sunarım.Bazen, kurak yerlere rızkınız için bulutları bir araya toplar;yağmur denilen rahmeti kurak yerlere sevk edip, orayı şenlendiririm.Her kes  gibi bende onun emrinde çalışan muvazzaf bir memurum. Yüce Allah'ın size nasıl değer verdiğini gör ona tevekkülle secde edip,şükür et."
 
Uyumak içi odama çekiliyorum...
 
Sabah oluyor,Güneş;ışınlı kılıcını son defa uykuma indirirken,uyanıp yine pencereden bakıyorum...
 
 Dışarıda; hükmünü egemen  kılan güzel havanın davetine icabet edip;evden çıkıyorum...
 
Güneşin ışıklı mesajlarına maruz kalıyorum bu sefer ." Merhaba,ben Güneş!..Sen benim yanımda bir zerre hükmünde bile değilken, Rabbim; beni, senin emrine verdi.Beni öyle bir yerde tutuyor ki;ne sana fazla yaklaşıp seni yakıyorum;nede senden uzaklaşıp, soğuktan donmana müsade ediyorum... Tüm işleyişim İlahi bir düzen içinde sürüp gidiyor.Şimdi bu durumda hala kimsesizim  diyebilecek misin?..
 
Dilime Bakara süresinin 156.ayeti olan" İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” ifadeleri takılıyor. Ondan gelinip,tekrar onun davetine icabet edileciğinin kesinlik kazandığı sonsuz cömert ve sonsuz kerem sahibi olan yüce bir yaratıcının olduğuna iman eden birinin yalnızlık hissine kapılması olacak şey midir ?...
 

VARLIK;YOKLUĞA MAHKÛMDUR 
 
"Perdedari mikoned der kasr-ı kayzer ankebut
Bum nevbet mizedend der târem-i efrâsiyâb(kayzer'in (imparator) sarayında örümcek teşrifatçılık yapıyor, efrasiyab'ın yerinde hakimiyet davulunu da baykuşlar çalıyor (ya da efrasiyab'ın yerinde baykuşlar nöbet tutuyor)" imiş.
 
Burada verilen sözlerin apaçık dünyadaki her şeyin muvakkat ve geçici oluşuyla ilgili yapılan vurgulardır.Ölürken, konumu ne olursa olsun herkesin bin bir zahmetle elde ettiği mal mülk ve servetini bu dünyada  bırakacağı gerçeğidir.
 
İster imparator,ister bir başkası olsun,günün birinde alaşağı edilip,veya esen muhalif bir rüzgârın etkisiyle darmadağın olup, örümcek ağının bozulduğu gibi, saltanatı yerle bir olacaktır. 
 
Bu yüzden nokta kadar çıkarlar için virgül'ler misali eğilmenin insan doğasına aykırı olduğu;asıl yaratana karşı böyle bir eylemin olması gerektiğinin bilinmesidir.Kendileri gibi aciz bir kuldan bir şey dilemek için girişilen envai çeşit pozisyon, kişiyi ancak küçültür,ona karşı boynunu bükük bırakır.
 
Bu, kişisel özgürlüğü  kısıtlamaktan öte geçmeyen bir durumdur.
Çünkü,dilekte bulunan kişinin de acz'yet içinde tecelli edildiğini ,günün birinde bu dünyadan göçüp gitmemesi için elinde bir iradenin bulunmadığı düşünülmelidir.
 
Bu dünya sahnesinde nice benim diyen krallar, imparatorlar,liderler gelip geçti.Saltanatları boyunca ,onca hüküm sür'melerine karşın,şu an yerlerinde yeller esmekte, bülbülü, gülü eksik olmayan şu anki viran olmuş bağlarında baykuşlar sazende'lik yapmaktadırlar.
 
Küre-i arzın en ücra en uzak yerlerine buyruklarını ulaştıran son derece muktedir bir imparator düşünün.Çevresinde veya dışında, buyruklarına ram ettiği insanların; öldüğünde,onu tahtından alıp toprağın altına gömmeleri bir ibret konusu değil midir?
 
Padişahların,adam tutup,"Mağrur olma sultanım,senden büyük Allah var"sözünü söyletmeleri sizce boşuna mıdır? Demiri kesen emirlerin kör bir bıçağa dönüşüp, işe yaramadığı gün artık her şeyin bittiğini gösterecektir.
 
Bayburtlu Zihni'nin dediği gibi:"
Laleyi sümbülü gülü har almış
Zevk u şavk ehlini ah ü zar almış
Süleyman tahtını sanki mar almış
Gama tebdil olmuş ülfetin çağı"Aynen öyle!
 
Sürülen zevklerin, tahakkuk ettirilen ülfetlerin ,şen şakrak geçirilen zamanların hükümranlığı ölümün bizden aldığı bir nefes kadardır.
 
İster mahşeri kalabalık,ister üç beş kişi ile olsun;sağlığında yanında olanların en fazla o kişiyle yapacakları yolculuk kabir kapısına kadardır.Ondan ötesi koca bir bilinmezliğin karanlıklı sürecidir.
 
Hani meşhur bir söz vardır ya"Dünya Sultan Süleyman' a kalmadı" diye,aynen öyle...
 
Ancak kalacak olan, iyilik veya kötülüklerle ilgili bırakılan eserler ve görünürde bir yığın toprağın olacağıdır .
 
Tüm bunların bilinip,hala kötülük ve abesiyette  müdavim olmanın bir aklî izahı var mıdır bilemiyorum.
 
Ni diyelim Allah sonumuzu hayr eylesin!
 
ADAMLA ŞEYTAN
 
Bir adam Şeytanla sıkı  dost olur
Bazen ona yoldaş, bazen  post olur
 
Gezerlerdı  dağ tepe hep beraber
Bırakmazlardı gezilmedik nice yer
 
Bir gün geçti bir köyden yolları
Gördüler bir sürü Allah'ın kulları
 
Bir düğünde halay çekmekte kadın, erkek
Oyunda herkes tüm hünerlerini dökerek
 
Ritmine amade kılıp bedenleri mutasıl
Ah keşke bitmese derlerdi  bu fasıl
 
Raks edip uyarak sesine oynak havanın
Şen şakrak altında gök tavanın
 
Gördüler halay başını bir dilber çeker
Bellini oynatıp, hem gerdan büker
 
Bu dediler, hori veyahut melek
Oynamakta mahir hem çok civelek
 
Bir sevdiği vardı kızın, aynı köyden
Canından çok severdi hem de her şeyden
 
Şeytan girdi kızın kalbine tuzak kurup
Düğünün karmaşasından hemen dem vurup
 
Dedi git şimdi sevgilin tek ve yalnız
Kapısını çalıver onun hemen apansız
 
Vuslatla müjdele iki yüreği
Burada durmanın hiç yok gereği
 
Süzülüp halay'dan çekip gitti kız
Bizimki ,Şeytana dedi bu ne hız
 
Haydi dedi Şeytan, gidip bakalım
Boynuna görünmez ipi takalım
 
Gittiler, iki genç tartışır durur
Oğlan günah dese, o kız kudurur
 
Kabul dedi oğlan, abdest alayım
Sonra bu kavl üzre sadık kalayım
 
Girip tuvalette geçirdi zaman
Cümle necaset'e büründü o an
 
Buyur dedi kıza, işte gör benim
Varsın necasetten pislensin tenim
 
Yanmaktan iyidir böylesi bence
Rabbim dedi artık bitsin işkence
 
Tiksinip oradan kaçtı kız hemen
Şeytan, bak gördün mü tutmadı dümen
 
Oğlan boynundaki ipi çıkardı
Hem kendini,hem de kızı kurtardı
 
Arkadaşı dedi boynumda ip yok
Şeytan, dedi ip gerekmez senden çok
 
Vardır böyle, peşi'm sıra yürürler
Hizmetimi itirazsız görürler.

İSLAM VE MEDENİYET
 
İslam ülkeleri'nin; ileri muasır medeni ülkeler arasında bir statüye sahip olama'yışının yegâne sebebi, müslümanların dinlerini hakkıy'la yaşamıyor olmalarıdır.
 
Çıkarlarını her seyden daha ileri görme gayretkeşliği ve o yöndeki temayül'leri,İslam dininin alemşumul olma özelliğini gölge'lediği gibi, terakiyatı önünde de engel teşkil etmektedir.
 
Belki de Kur'an'da mevcut bulunan ayet ve terimlere fazla aşina olama'yış, veyahut  kavrayış biçimleriyle ilgili bir takım yanlışlıklara düşmeler, bu menfi durumun tezahür etmesinde rol oynamış olabilir.
 
Yanlış anlaşılmasın!Burada kast ettiğim, yabancının bize has olmayan örf adetleri,ya da onların yaşam tarzı'nın baz alınması demek değil; onların bilimsel  alanda gösterdikleri çaba ve elde ettikleri teknoloji ile alakalıdır.
 
Aslında derin düşünülse, İslam başlı başına zaten bir medeniyettir.Daha düne kadar bu özelliğine has övgüler terennüm eden Avrupa ülkeleri; beyaz-siyah ayrımı yaparken,İslam dininin bu konuda net olan tavrının özgür olmaktan yana olduğu gerçeğinin bilinmesidir.
 
Literatür'ünde ırkçılığın , eşitsizliğin lanetlendiği İslam'a mukabil;diğer dinlerin halklarına dayattıkları ritüel modunda baskılar unutulmaz tarihi gerçeklerdir.
 
Bunların geçmişlerine ait bir utanç vesilesi olan Engizisyon mahkemelerini de göz önüne alırsanız,dinimizin yüceliği güneş gibi tüm haşmeti'yle tezahür eder.
 
Tüm bu müspet olgulara karşın;hala seyir etmekte olan bu gerilemenin İslam diniyle değil;İslam'ı   yaşadıklarını zan eden mensupları'yla alakalıdır.
 
"Bunu bir kaç hadisle pekiştirere'lim isterseniz.
 İşte o o hadislerden sadece iki tanesi:Hikmet, yani değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” (Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17)
 
اطْلُبُوا الْعِلْمَ وَلَوْ بِالصِّينِ فَإِنَّ طَلَبَ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ
 
“İlim Çin’de de olsa gidip alınız. Muhakkak ki İlim talebi her Müslüman’a farzdır.”diyen Hazreti Muhammed'in ümmeti olduğumuzu bir kere daha hatırlayıp,bu dine layık olma yönünde fiilyât  arz edelim.
 
Gerçekten gerilerden bir takibin müslümanlar için bir zül telakki edildiğini söylemekten hicap duyduğumu burada ayrıca ifade etmek isterim.
 
Yüce Allah İslam dinini cümleten hakkıyla ifa etmeyi ihsan eylesin!

BAHAR HAT
Bihar hat bu Heşin baxû baxçê gul
Ser gulê dixwînê şalûlû bilbil
Dixwest herê welêt bi xeme ew dil
Hesret Man çavanda meşe em herin.

ZALİMLERİN SONU
 
Bilmez mısınız Allah Ad kavmine ne yaptı?..
 
Bu kavim Nuh peygamberden sonra putperestlik yapan ilk kavimdir.Kendilerini ikaz için gönderilen Hud peygamberi dinlememiş, Allah tarafından şiddetli bir azaba düçar olmuşlardır.
 
Taşlar oyup,yüksek kayalarda evler yapmakta mahir bir kavim olan Ad kavmi,şimdiki Amerika gibi zengin ve her türlü kötülükte ileri giden  bir topluluktu.Yıkılmaz sandıkları evleri,sarayları başlarına yıkılmış tarihin lanetli çukurunda kaybulup gitmişlerdir...
 
ZÜLÜM YOK OLMAYA MAHKÜMDUR 
 
Zalimin düzeni bela başına
Kara taş misali çöker döşüne
Bakın hele Hak'kın garip işine
Bir kul şaha;şahta kula çevrilir
 
Muhalif rüzgâra dönünce kinler
Kaçacak yer arar hin oğlu hinler 
Her yandan yürüyen binler on binler
Bendine sığmayan sele çevrilir
 
Her zulmün bir sonu vardır ilaki
Zevale erişir her emrivaki 
Gün olur hesaba çekilir şaki 
Tedavülden kalkmış pula çevrilir
 
Bu düzen çıkarır nice koçyiğit 
Aslan kükreyince sinmez mı bir it 
Adalet çarkına vurulan kilit
Akortu düzelmiş tele çevrilir

LEBALEP DETERMİNIZM
 
"Lebalep mesafesizlik,gittikçe yaklaşmakta olan Covit19u törenle karşılayıp,ayaklarına kırmızı halı sermektir."
 
Lebalep fars'ça olup, Türkçe karşılığı ağzına kadar doluluk, hınçahınç olmak anlamına gelir.Lebalep bir yemek yiyen,o yemeğin hazımsızlığına katlanır. 
 
Kaynamakta olan sudan çıkan buharın üzerinde bir müddet elinizi tutarsanız;buharın yine su olup,elinizde  damlacıkların oluşumuna tanık olacaksınız.Bu doğal olaya bilim adamları determizm(belirlemecilik) 
adını vermiştir.Yani beli şartlarda oluşan nedenler,aynı sonuçları,aynı sonuçlar aynı nedenleri doğurur.Mesela Lebalep mesafesizlik ile ilgili  sonuç,size Korona virüsünden oluşan lebalep hastalığa nedendir.
 
Muhatabınıza davranış biçiminizle alakalı alacağınız cevap,davranış  biçiminizin aynısıdır.
Sen onu takmasan,o seni hiç takmayacaktır.
 
Yalnız bir kesim için demiyorum bunu...Lebalep her kalabalığın her kayıtsızlığın yaratmış olduğu konjonktür,herkese bu Korona belasından gelen kucaklar dolusu ölüm ve hastalıktır.
 
Bu aynı zamanda, kışın hava muhalefetine karşı muhalefet edip,karda kıyamette şort giyip,ince gömlekle dışarda gezmek gibidir.Kış'ın ikram ettiği kar,tipi ve soğukluk onun doğasının  gereğidir;ama senin bunu bilip,kendini tehlikeye atman son derece tabiata  aykırılık arz eder. Buna rağmen böyle olumsuz bir davranış içinde olmanın karşılığı elbette olumlu olmayacaktır.
 
Allah sonumuzu hayr eylesin!..

HİKMET GEMİSİ
 
Hikmet deryasına dalsan
Ondan inci mercan alsan
Gördüğüne hayran kalsan
Yüzdürürken sefineler 
Keşfine aç defineler
 
Bir derya ki kalmaz hali
Vardır binbir türlü hali
 Dalan olur akl-i ali
Yüzdürürken sefineler
Keşfine aç defineler
 
Her zerresi mana taşır
Gör var neler şaşır şaşır 
Dal derine boydan aşır
Yüzdürürken sefineler 
Keşfine aç defineler
 
Sür her yana hayalini
Derine at meyalini
Gezip dolaş seyalini
Yüzdürken sefineler
Keşfine aç defineler
 
O yan dolaş bu yan dolaş
Mana yüklü dalgalar aş
Çabuk değil yavaş yavaş 
Yüzdürürken sefineler
Keşfine aç defineler 
 
Hazır dursun müretebat 
Bozulmasın bu irtibat
Biteviye bu tertibat
Yüzdürürken sefineler 
Keşfine aç defineler
 
Bazı yabancı gelebilecek kelimeler:Sefine:Gemi.Hali:Isız,tenha.
Akl-i ali:yüksek akıl.Seyal:Su,akışkan,sel.

 

Örnek Sokak 1a, 12345 Örnekşehir
+90 1234567890